
Ümraniye escort soğuk bir akşamıydı. Hava ağırdı, gökyüzü kurşuni bir örtüyle kaplıydı. Sokak lambaları titrek yanıyor, yağmur damlaları asfalta sessizce düşüyordu. Melis, yorgun adımlarla yürürken ceketinin yıpranmış yakasını kaldırdı. Üşüyordu ama asıl üşüyen içiydi.
Henüz yirmi üç yaşındaydı. Fakat yüzündeki çizgiler, gözlerinin altındaki morluklar yaşından çok daha fazlasını anlatıyordu. Küçüklüğünden olgun beri hayatla mücadele etmişti. Babası alkolik bir adamdı, annesi yıllarca onun şiddetine dayanmıştı. Bir gece kavga büyüyünce annesi Melis’i de alıp Ümraniye escort kenar bir mahallesine sığınmıştı. O zamandan beri hayat, ikisi için bitmeyen bir savaş olmuştu.
Annesi rahatsızlanınca, Melis liseyi bırakıp çalışmaya başladı. Önce bir tekstil atölyesinde, sonra bir kafede… Ama maaşlar ne kiraya ne de ilaçlara yetti. Her gün biraz daha çaresiz kaldı. Sonra bir akşam, kaderi değiştiren o teklif geldi.
Bir kadın, “Kızım,” dedi, “herkesin ayakta kalmak için bir yolu vardır. Seninki belki bu olacak.”
Melis önce öfkelendi, sonra ağladı. Fakat zamanla o sözün ağırlığı altında ezildi. Ve bir gece, hayatta kalmak uğruna kendi ışığını söndürdü.
Sokaklar artık onun cimcif sessiz evi olmuştu. İnsanların bakışları, sözleri, alayları… Hepsine taş kesildi. Ama her sabah aynaya baktığında, içinden küçük bir ses fısıldıyordu: “Sen bundan fazlasısın.”
Bir sabah, yağmurdan sonra hava biraz açmıştı. Melis, Ümraniye sahiline indi. Deniz griydi ama ufukta bir ışık vardı. Bankta oturan yaşlı bir kadın, ona çorbasından ikram etti. Kadın, “Kızım, hayat bazen insanı yere vurur ama kalkmak da senin elindedir,” dedi. O cümle Melis’in kalbine kazındı.
O gün kararını verdi. Kadın Dayanışma Merkezi’ne gitti. İçeri girerken titriyordu seksi ama kimse onu yargılamadı. Dinlediler, sarıldılar. Melis orada dikiş kursuna başladı, sonra küçük bir iş buldu. Günleri zordu ama bu kez karanlığın içinde bir umut vardı.








