
Kartal escort arka sokaklarından biri vardı; dar, sessiz ama hayatın izlerini derinden taşıyan bir yokuş. Bu yokuşun başında her akşam aynı yerde duran genç bir kadın dikkat çekerdi: Elif. Yirmi iki yaşında, yüzünde hem gençliğin ışığı hem de ağır bir yaşamın gölgesi vardı. Gözleri umutsuzluğun içinde sakladığı minicik bir umudu taşıyor gibiydi.
Elif bu hayata isteyerek adım atmamıştı. Anadolu’dan İstanbul’a umutla gelmiş, önce bir tekstil atölyesinde iş bulmuştu. Fakat uzun mesailer ve düşük ücretler yetmiyordu. Kirasını ödemek, faturaları karşılamak, geçinebilmek… Her şey üstüne geldikçe, hayatın kapıları yavaş yavaş kapanmıştı. Bir gün tanıdığı biri ona “daha kolay para kazanabileceği” bir yol göstermişti. Önce kabul etmedi. Sonra çaresizlik, korku ve yalnızlık onu yavaş yavaş içine çektiği karanlığa sürükledi.
Şimdi Kartal vip escort bu yokuşunda durup geçen arabaların sesini dinlerken içinden hep aynı soru geçiyordu: “Ben ne zaman kendim için yaşayacağım?”
Bu soru yıllardır cevapsızdı.
Bir gece rüzgâr sertti. Sahil tarafından tuzlu bir hava yükseliyor, sokak lambası titrek bir ışık veriyordu. Elif montunun yakasını kaldırıp gövdesini rüzgârdan korumaya çalıştı. O sırada yanına küçük bir kız çocuğu yaklaştı. Elinde çiçekler vardı, boyu neredeyse tezgâhındaki güller kadardı.
“Abla, karanfil ister misin?” dedi.
Elif şaşırdı. “Param yok.”
“Olur, olsun… Sen üşümüşsün, al bir tane.”
Kız gülümseyip bir karanfil uzattı. O küçücük gülümsemenin sıcaklığı, Elif’in günlerdir hissetmediği bir şefkat gibiydi. Bu bile ağır hayatında bir mucize gibiydi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, çay ocağına sığındı. Sahile bakan bu küçük mekân, onu götten zaman zaman ayakta tutan tek yerdi. Çaycı Ali amca yıllardır onu tanır fakat kim olduğunu sorgulamazdı. “İnsan insandır kızım,” derdi hep. “Kimin nasıl yaşadığına değil, nasıl iyileşebileceğine bakacaksın.”
Bir yanıt yazın