
Ümraniye escort gri gökyüzü o sabah daha da ağır görünüyordu. Kasvetli havanın altında yürüyen genç kadın, Seda, omzundaki eski çantasını sıkıca kavramıştı. Henüz yirmi üç yaşındaydı ama hayatın yükleri onu çok daha büyük gösteriyordu. Gözlerinin altında uykusuzluktan mor halkalar vardı; geceleri uyuyamıyor, gündüzleri ise hem geçim derdiyle hem de insanların acımasız yargılarıyla mücadele ediyordu.
Seda, birkaç yıl önce ailesinden kopmak zorunda kalmış, hayatta kalabilmek için istemediği sert seven escort bir yaşamın içine sürüklenmişti. Yalnızlığı, çaresizliği ve kimi zaman korkuları onu her gün biraz daha yıpratıyordu. Buna rağmen içinde hâlâ kaybolmamış bir iyi niyet, yardımseverlik ve umut kırıntısı vardı.
O sabah Çarşı tarafına doğru yürürken soğuk rüzgâr yüzünü kesiyor, Seda ellerini montunun ceplerine saklamaya çalışıyordu. Cebinde saydığı milf para sadece birkaç gündelik ihtiyaç için yeterliydi. Kirası yaklaşmıştı, elektrik faturasını nasıl ödeyeceğini bilmiyordu. Bir süre durup derin bir nefes aldı. “Bu da geçecek,” diye mırıldandı ama kendi bile inanmıyordu.
Tam o sırada, Az biraz ilerde bir çöp konteynerinin yanında yaşlı bir adamın dengesini kaybedip yere düştüğünü gördü. İnsanlar bakıp geçiyor, kimse yardım etmiyordu. Seda tereddüt etmeden koştu.
“Amca iyi misin?” diye sordu.
Adamın sesi titriyordu. “Bir an başım döndü kızım, ayağa kalkamadım.”
Seda onu yavaşça kaldırdı, koluna girip yakındaki bir kıraathanenin önüne götürdü. İçeri girip bir bardak su istedi. Kıraathane sahibi önce Seda’yı süzdü ama adamın hâlini görünce suyu verdi. Yaşlı adama uzattı.
“Yalnız mısın?” diye sordu Seda.
“Evet,” dedi adam buruk bir gülümsemeyle. “Evde kimsem yok.”
Bu cümle Seda’nın içine dokundu. Çünkü o da uzun zamandır aynı duyguyu taşıyordu: Kimsesizlik.
Adam kendine gelince teşekkür etti ve yavaşça yürüyüp uzaklaştı. Seda o an fark etti ki, kendi yaralarını taşısa bile hâlâ başkalarına merhem olabiliyordu. Bu, içindeki insanlığın hâlâ ölmediğinin kanıtıydı.
Bir yanıt yazın