
Ümraniye escort dar sokakları, akşam çöktüğünde sessizliğe gömülürdü. Sokak lambalarının solgun ışığı kaldırımlara yansıyor, rüzgâr eski evlerin arasından geçerken hafif bir uğultu yaratıyordu. Bu sessizlikte yalnız yürüyen genç bir kadın vardı: Sibel. Henüz yirmi dört yaşındaydı, ama hayatın yükleri onu yaşıtlarından çok daha erken olgunlaştırmıştı.
Sibel’in çocukluğu yoksulluğun gölgesinde geçmişti. Babası yıllar önce evi terk etmiş, annesi ise gündelik işlerde çalışarak ailesini ayakta tutmaya çalışmıştı. Annesinin kucaktan inmeyen hastalanmasıyla birlikte evin bütün yükü Sibel’in omuzlarına binmişti. Okulunu bırakmak zorunda kalmış, önce pazarlarda çalışmış, sonra çarşıdaki kafelerde iş bulmuştu. Kazandığı para ne kira ne de annesinin ilaçlarına yetiyordu. Çaresizlik, onu istemediği yollara sürüklemişti.
Ümraniye’nin kenar mahallelerinden birinde, tek odalı, rutubet kokan bir evde yaşıyordu. Tavanı yağmurda damlıyor, duvarlar nemden kabarmıştı. Yine de burası, günün sonunda sığındığı tek yerdi. Geceleri sert seven esc battaniyesine sarılıp küçük defterine yazardı:
“Bir gün bu hayatı değiştireceğim. Bir gün özgür olacağım.”
Sibel’in en büyük sığınağı, Ümraniye milf escort çarşısında insanları izlemekti. Kalabalığın içinde yürürken kendi dertlerini bir süreliğine unutuyor, başka hayatları hayal ediyordu. İnsanların telaşla alışveriş yaptığı, çocukların sokaklarda oynadığı bu alan, ona kısa süreliğine huzur verirdi.
Ama gerçekler çoğu zaman umutlarını gölgeliyordu. İnsanların küçümseyen bakışları, fısıldaşmaları Sibel için en ağır yüklerden biriydi. Oysa tek istediği şey, annesini iyileştirmek ve kendi ayakları üzerinde durabilmekti. Her sabah aynaya bakıp kendine şöyle derdi:
“Pes etmeyeceğim. Bu hayat beni yenemez.”
Bir akşamüstü ince bir yağmur çiseliyordu. Sibel, çarşıdan eve dönerken elinde yalnızca bir ekmek poşeti vardı. Saçları sırılsıklam olmuş, montu su çekmişti. Sokak lambasının altında durdu, derin bir nefes aldı ve kendi kendine fısıldadı:
Bir yanıt yazın